Posted by : Unknown 5 Mart 2013 Salı

Bize Ne Oldu? 

Bu sezon başlarken şüphesiz bütün Fenerbahçeli taraftarların aklında böyle bir sezon yoktu. Yaşanan malum sürecin ardından başkan Aziz Yıldırım ceza evinden çıkmış, bazı kesimlere göre kötü günler geride kalmıştı artık. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı bir türlü. Saha dışı sorunlar Fenerbahçe'nin yakasını bir türlü bırakmadı. İlk sorun Alex ile yaşandı. Spartak maçlarında ilk 11'de olmayan Alex Gaziantepspor maçında da 18 kişilik kadroda yoktu. Ve o örnek insan Alex kendi twitter hesabından ''kıskanılıyorum'' demişti. Ee sevgili Türk medyası da böyle bir malzeme bulmuş hiç kaçırır mı? Uzattıkça uzattılar. Hatta öyle ki ''Aykut mu Alex mi?'' sorusunu bile sordular. Takım o dönem sahada hiçbir şey oynamıyordu. Hoca ile Alex arasındaki gerginlik son hızıyla devam ediyor, Alex yine 90 dakikayı tamamlayamadan çıkıyordu. Deplasmanda Sivasspor ile oynanan maçta Alex oyundan alınıyor ve kendisini alkışlayan hocasının yüzüne bile bakmadan sahayı terk ediyordu. Bu olaylar 2-3 hafta daha devam ederken bardağı taşıran son damla Kasımpaşa'dan alınan 2-0'lık mağlubiyet oldu. Alex ikinci devre sahada değil tribündeydi o maçta. Nitekim o maçtan sonra da Alex'in sözleşmesi feshedilmiş taraftarın efsanesi Alex kovulur gibi gönderilmişti takımdan. Bu olayla birlikte taraftar ile Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım'ın arası açılmış artık herkes patlamaya hazır bomba haline gelmişti.



Fenerbahçe'nin önünde 2 maç vardı. Almanya deplasmanında oynanacak olan Mönchengladbach ve içeride oynanacak Beşiktaş maçları. Aykut Kocaman ve ekibi için hayati önem taşıyan bu iki karşılaşmadan Fenerbahçe kayıpsız çıktı. Hem de taraftarı tatmin eden bir oyunla. 

İnişli çıkışlı bir grafik sağlandı desek yeridir herhalde. Fenerbahçe futbol takımı 2 maç kazansa 3. maçta tökezliyor, bir türlü seri galibiyetler alamıyordu. Tam işler yoluna koyuldu derken Eskişehir'de bir adam çıktı ortaya. Edilmeyen küfürden Caner'i oyun dışı bırakan olmayan penaltıdan ev sahibini öne geçiren. Ve tam Fenerbahçe saha içine döndü derken tekrar saha dışı olaylar ile meşgul olmaya başlamıştı. Ne hoca ne de takım futbol düşünebiliyordu. Caner etmediği küfürden 2 maç ceza almıştı o bahsettiğim adam yüzünden. Art niyetli şekilde maça çıkmış bir hakem sahada neler yapabilir onun dersini Fenerbahçe üzerinden vermişti o gün. 



Fenerbahçe yeniden toparlanma evresine girerken Kayseri deplasmanına gidiyordu. Galatasaray ile puanları eşitlemek için. Fakat o da ne? Takım stada girmeden otobüs taşlanıyor, camlar aşağı indiriliyordu. Şimdi benim sorum şu, siz o takımın hocası olsanız böyle bir ortamda nasıl futbol düşünebilirsiniz? Veya o takımda Meireles, Kuyt, Sow gibi dünya çapında oyuncular var. Bu oyuncuları tekrar saha içini düşünmeye nasıl ikna edebilirsiniz? Nitekim olaylar sahaya yansımış Fenerbahçe 1-1 berabere kalarak Galatasaray'ı yakalama fırsatını kaçırmıştı.



Ve derbi günü geldi. Fenerbahçe kazanırsa Arena'dan lider dönecekti. Fakat dönüm maçlarından olan bu maçta da Fenerbahçe'nin yüzü gülmedi. Güzel oynanan bir oyun varken Meireles'in bir anlık siniri ile maç çığırından çıkmış ve Fenerbahçe yine bir hakem tarafından doğranmıştı. Maç öncesi Halis Özkahya için açıklamalar yapan Galatasaray camiası ise amacına ulaşmanın mutluluğu içinde derbi galibiyetini kutlamıştı. 



Kötü günler bitmek bilmiyordu. Karabük ile içeride oynanan maçtan önce futbolcular armalarını öpmüş ve maç sonunda sahadan 3-1 gibi bir skorla mağlup ayrılmışlardı. Sahada koşmayan, mücadele etmeyen bir takım vardı. Tribünlerin sabrı kalmamış istifa sesleri yükselirken maç sonu Aykut Kocaman beklenen açıklamayı yaparak istifa ettiğini kamuoyuna duyurdu. Fakat başkan Aziz Yıldırım bu istifayı kabul etmemiş ''Benimle beraber buradasın,ben gidince sende gideceksin.'' demişti. Kısaca kalkanını kaptırmak istememiştir sayın başkan. Ve futbolcular hocalarına söz vermiş ligin ikinci yarısında bambaşka bir Fenerbahçe izleteceklerini garanti etmişlerdi. Velhasıl hoca istifasından vazgeçip takımın başındaki yerini almıştı. 



Devre arası Antalya kampında bir koşu testi düzenledi Aykut Hoca. Bu koşu testinde 2 km'nin üzerine çıkan oyuncular sadece Kuyt ve Meireles oldu. Hoca biraz takıma biraz fırça atınca oyuncular ertesi gün bir test daha istediler. Ertesi gün yapılan testte ise 2 km'nin üzerine bütün oyuncular çıktı. Hocanın kendi kendine sorduğu soru belliydi; ''Ben bu oyuncular nasıl güveneceğim?'' 

Ligin ikinci yarısı başlamış Galatasaray ve Beşiktaş'ın puan kaybettiği haftada Fenerbahçe evinde Elazığspor ile 2-2 berabere kalmıştı. Umutlar giderek sönüyor, taraftar artık sabredemiyordu. Takım kazanması gereken maçları kazanamıyor, ve en ufak bir ilerleme göstermiyordu. Ta ki Emre takıma katılana kadar. Emre'nin geri dönüşü ile Fenerbahçe güzel bir hava yakalamış Sivasspor maçı hariç diğer maçları kazanmıştı. Artık taraftarlar dahada umutluydu, herkese şampiyonluk sorulduğunda imkansız yerine belki diyordu artık.



Ve 24. haftada Beşiktaş derbisine çıkıyordu Fenerbahçe. Lider Galatasaray Eskişehir'de puan kaybetmişti. Ne olursa olsun bu maç kazanılmalıydı. Fakat o da ne? Yine bir adam vardı sahada. Eskişehir'de, Arena'da olduğu gibi. Bariz golü vermemiş, kendi kendine bir el var pozisyonu uydurup Beşiktaş'a gol attırmış bir adam. Ve Fenerbahçe yine hakeme yenilmişti o maçta. 90'da gelen gol ile adete şampiyonluk umutları sönmüştü. Taraftarın heyecanı bitmiş, takımda yüzler düşmüştü.



Toparlarsak, Fenerbahçe bu sezon bir garip hava içinde. Kadro kalitesi olarak belkide ülkenin en iyi kadrosuna sahip olan takım sahaya bunu yansıtamıyor bir türlü. Başkanın inadı, hocanın kendini kalkan etmesi, oyuncuların samimiyetsiz tavırları. Bu haftadan sonra şampiyonluk gelir mi gelmez mi bilemem. Futbolda 10 maç çok ciddi bir süre. Fakat Fenebahçe 10'da 10 yapar mı? Buna hiç kimse kesin yapar diyemiyor. Sorun burada, taraftar takıma güvenmiyor...

Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Hürriyet

Sitemizi Takip Edin

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Sayaç

Copyright © Furkan'ın Klavyesinden -Volkan ASLAN- Powered by Blogger - Designed by Volkan Aslan