Posted by : Unknown 3 Mayıs 2013 Cuma

TEŞEKKÜRLER FENERBAHÇE

Yazıma oyuncularımıza ve hocalarımıza teşekküre ederek başlamak istiyorum. Avrupa'da kazanılan başarıda hepsinin emekleri çok büyük. 

Fenerbahçe'nin Avrupa yolculuğu Vaslui maçları ile başladı. Romanya futbolunun çıkışta olan takımıydı Vaslui. İlk maç İstanbul'da 1-1 bitmiş, rövanş maçı ise 4-1'lik skorla geçilmişti. O 4 atılan stadyumda ise Vaslui daha önce Avrupa maçı kaybetmemişti. 

Vaslui maçlarının ardından Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalmak için Spartak Moskova engeli çıktı bu sefer Fenerbahçe'nin karşısına. Kağıt üzerinde bu turun zor geçeceği aşikardı. Nitekim öylede oldu. İlk maç Rusya'da 2-1 kaybedildi. İkinci maç ise 1-1'lik beraberlikle sonuçlandı. Fakat o dönemde Spartak Moskova karşılaşmasından daha çok Alex konusu ile ilgileniyordu kulüp. Hocamız Aykut Kocaman'ın, bu turda Alex'i kullanmak istememesi büyük tepkiye yol açtı. Hoca bunu Alex'e de açıkladığını söylemişti halbuki. Ama gerek taraftar, gerek basın bu konuda hocayı yerden yere vurmaktan çekinmedi. O dönemde o kararını bende destekledim. Spartak maçlarında Alex'in varlık gösterebilmesi zor görünüyordu. Zira kaptan sezona iyi başlayamamış ve yaşı da bir hayli ilerlemişti. Sonuç olarak Fenerbahçe yine Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalamamıştı. 



UEFA'da kuralar çekilmiş ve grupta; AEL Limassol, Marsilya ve Borussia Mönchengladbach ile eşleşti Fenerbahçe. Kimi otoriteler gruptan çıkamaz, kimisi ise zorlanmaz yorumunda bulundu. Kağıt üstünde zor rakipti hepsi. 

İlk maç Marsilya ile İstanbul'da oynandı. Dramatik bir şekilde 2-2 sonuçlanmıştı karşılaşma. 2-0 önde götürülen karşılaşma, son saniye gelen gol ile 2-2 bitmişti. Karşılaşmadan sonra konuşulan konu ise hocanın değişiklikleriydi. Kimilerine göre Alex'in o maçta oyundan çıkması yanlıştı. Hoca ile Alex arasındaki gerginlik bu maçtan sonra giderek zirve yaptı zaten. Ve nitekim bu olaylar birikerek Alex'in sonu oldu.

İkinci maç Almanya'da Borussia Mönchengladbach ile oynandı. Fenerbahçe ve Aykut Kocaman'ın kader maçıydı diyebiliriz bu maç için. Alex gitmişti, taraftar bu maç için son şansları diyordu. Nitekim Kocaman ve öğrencileri bu son şansı inanılmaz değerlendirerek, Almanya deplasmanından 4-2'lik galibiyetle yurda döndü. Oyun olarak tatmin edici bir Fenerbahçe izlemişti herkes. Oyuncuların ve hocanın kendine güveni de gelmişti diyebiliriz.

Üçüncü maç AEL Limassol deplasmanındaydı. Fenerbahçe zorlandığı karşılaşmayı Egemen'in golüyle 1-0 kazanmıştı. Gruptan çıkma adına umutlar giderek artıyordu. Arayı soğutmadan dördündü maçta AEL Limassol, Kadıköy'de de 2-0'lık skor ile geçilmiş, ve Fenerbahçe Fransa'ya grup liderliği için gitmişti. Marsilya'da deplasmanında Bekir'in jeneriklik golüyle 1-0 galip gelen Fenerbahçe grubu lider bitirmiş, üstüne üstlük Avrupa kupalarında gruplarda bir sezonda en çok puan toplayan Türk takımı olmuştu. ( 13 puan )



Son maç ise formalite maçı olan Borussia Mönchengladbach maçı idi. Yedek oyuncularla çıkılan karşılaşma 3-1 kaybedilmişti.

Bir üst turda rakip Belarus'un BATE Borisov takımıydı. Bütçe ve kadro kalitesi olarak Fenerbahçe'nin çok çok altında bir ekipti BATE. Deplasmanda oynanan ilk maçta gol sesi çıkmamıştı. Fenerbahçe; Meireles'in o maçta gördüğü kırmızı kart nedeniyle, karşılaşmayı 86 dakika 10 kişi devam ettirmek zorunda kalmıştı. Rövanşta ise İstanbul'da rakibini 1-0 mağlup eden Fenerbahçe adını son 16'ya yazdırmıştı. 

Son 16 turunda rakip Çek Cumhuriyeti'nden Viktoria Plzen olmuştu. Bir önceki turda olduğu gibi, yine kağıt üstünde kolay bir karşılaşma olarak görünüyordu. Fakat Plzen küçümsenmeyecek bir takımdı, zira Avrupa kupalarında kendi evlerinde sadece Barcelona'ya kaybetmiş bir ekiplerdi. Son yıllarda yükselen futbolları, ve son yıllarda sürekli Avrupa kupalarında olması da cabası. İlk maç deplasmanda oynandı. Fenerbahçe, tabir yerindeyse eğer şahane bir oyun oynamıştı rakibine karşı. Oyunun 90 dakikasında topu ayağında tutan, rakibini sahadan silen bir takım izlemiştik. Bu güzel oyun skora da yansımış, Fenerbahçe Webo'nun golüyle deplasmandan 1-0'lık avantajla dönmüştü. Rövanş maçının kolay geçesi bekleniyordu. İlk yarının son dakikalarında genç Salih'in golüyle 1-0 öne de geçmişti Fenerbahçe. İkinci yarıda biraz çekilen takımımız golü yemiş ve son dakikalarda ecel terleri dökerek turu geçmişti. Fakat her şeye rağmen maç sonunda Ercan Taner'in; ''Fenerbahçe çeyrek finalde!'' cümlesi her şeyi unutturmuştu. Amsterdam'da oynanacak final maçı içinde umutlar iyiden iyiye artmaya başlamıştı.

Çeyrek finalde rakip İtalya'nın köklü ekiplerinden Lazio idi. UEFA Avrupa Ligi'nde namağlup olan Lazio, otoritelere göre Fenerbahçe'nin en ciddi sınavıydı. İlk maç İstanbul'da oynanmış ve Fenerbahçe 2-0'lık net bir skorla namağlup rakibine ilk yenilgisini tattırmıştı. Sahada dersini iyi çalışmış bir Fenerbahçe vardı o maçta. Ne yaptığını bilen oyuncular, ikinci yarı rakibinde 10 kişi kalmasıyla sahadan silmişti İtalyanları. Rövanş maçına rakip Lazio hızlı başlamıştı. Fenerbahçe akıl almaz şekilde geri çekilmişti İtalya'da. Nitekim 60. dakikada gol yenmişti. O dakikadan sonra kulübeden gelen Salih hamlesi, Fenerbahçe'yi rahatlatmıştı. Salih oyuna girer girmez golü bulan Fenerbahçe, son dakikaları rahat geçirmiş ve tarihinde ilk defa yarı finale çıkmıştı. Taraftarın dilinde ise şu cümle vardı: ''Gidiyoruz Amsterdam'a ! ''



Yarı finaldeki rakip Portekiz'den Benfica takımıydı. Zor geçileceği bilinen bir karşılaşmaydı. Rakip 38 maçtır yenilmiyordu. Çok sistemli bir takım olan Benfica'da namağlup unvanını tıpkı Lazio gibi Kadıköy'de bırakacaktı. İlk maçta herkesi mest eden bir Fenerbahçe vardı sahada. Amsterdam'da oynanacak final için mücadele eden oyuncular hepimizin göğsünü kabartmıştı. Fakat ilk maçın sonunda pekte hak edilmeyen bir tabela oluştu: Fenerbahçe 1-0 Benfica. Kaçan penaltı, direkten dönen 2 top ve kendi sahasına hapsolan bir Benfica. Yine de maçtan sonra herkesin finale çıkacağımıza inancı tamdı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı.

Rövanş maçı Portekiz'de oynandı. Luz Stadı'nda oynanan karşılaşma Benfica'nın 3-1'lik üstünlüğü ile sona ermiş, Fenerbahçe yarı finalde turnuvaya veda etmişti. Hüzün, gurur, gözyaşı hepsi bir aradaydı. Sahada inanılması güç şekilde hücum eden bir Benfica vardı. Daha ilk 10 dakika dolmadan golü de buldular. Golden sonra da durmayan Benfica, 2. gol için saldırıyordu ki 23. dakikada Fenerbahçe penaltı kazandı. Kuyt'ın golü ile durum 1-1'e geldi. Umutlar yine yeşerdi bu golle. Fakat Fenerbahçe oyunu tutamadı bir türlü. Rakibin inanılmaz ofans gücü, kusursuz bir seyirci desteği ile birleşince Fenerbahçe'nin de direnci kırıldı. İlk yarı bitmeden 2. golü de buldu Benfica. Fenerbahçe'nin yemesine alışık olmadığımız cinsten bir goldü diyebiliriz. İkinci yarıda da değişen bir şey olmadı. Benfica yine oyunu Fenerbahçe yarı sahasına yıkmış, bütün seken topları almıştı. Belki de Fenerbahçe bu sezon ilk defa bu kadar çaresiz kalmıştı. Portekiz temsilcisi karşısında direnemedi oyuncularımız. Aykut Kocaman'ın da dediği gibi; ''Olmadı, yapamadık..'' 



Bu sezondan genel bir kanı çıkaracak olursak; bu sene görülen yarı final Fenerbahçe tarihinin en büyük başarısıdır. Bu başarı hoca ve oyuncularındır. Bu yarı final bir son değil bir başlangıç olmalıdır. Tecrübe kazanılmalıdır. Gelecek sezon başı dik şekilde, tekrar yapabiliriz diyerek yola çıkılmalıdır. Bu sene yaşatılan gururun daha büyüğünü bu camia yaşayacak, bunda en ufak bir şüphem yok. 

Bu başarıyı gölgelemeye çalışanlarda oldu elbet. Şans faktörü çok öne sürüldü mesela. Evet, kurada şanslıydık. Fakat bunların hepsi futbolun içinde olan şeyler. Fenerbahçe bu sezon istediğinde neler yapabileceğini herkese gösterdi bana göre. Devamı da gelecektir. Hocaya ve oyuncu grubuna güvenim tam bu yolda. 



Başarının diğer güzel noktası da, geçen sezon gönderilmediğimiz Avrupa kupalarında çok geçmeden, 1 sene sonra, yarı finali gördük. Onca yaşanan kaos, gruptan çıkılamaz denen takım rakiplerini birer birer turnuva dışına itmiş ve yarı finalde 1 gol ile elenmişti. Bu başarı sadece alkışlanır. Hocasından oyuncusuna kadar. Hepsine teşekkürler..

Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Hürriyet

Sitemizi Takip Edin

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Sayaç

Copyright © Furkan'ın Klavyesinden -Volkan ASLAN- Powered by Blogger - Designed by Volkan Aslan