29 Mayıs 2013 Çarşamba
Bugün yaşananlar..
Olay malum istifa bazı kesimleri çok sevindirdi,
Bazı kesimleri ise aksine çok üzdü, çok kırdı, çok derinden yaraladı.
Kimileri korkak futbol oynatıyor diye tribünlerde hocayı bende dahil olmak üzere istifaya davet etti,
Kimileri sadece küfür etti,
Kimileri sadece yuhaladı.
Belki de bunların hiç birini hak etmiyordu,
Belki de bunların hepsini hak ediyordu.
Kimine göre doğruydu,
Kimilerine görede son derece yanlıştı.
Daha düne kadar Alex'i gönderenler bugün aynı şeyi midesizce hoca için yaptılar.
Kim isterdi ki Fenerbahçe için daha önceden formasını sırılsıklam yapan bir insanın bu durumlara gelmesini.
Ama ne yazık ki tam da o durumda Aykut Hoca.
Hoca'yı belki sevmezdim, korkak futbolundan dolayı.
Bana göre belki de teknik direktörlükten anlamadığı için,
Takım 2-0 galipken geriye yaslanıp yenilmekten kıl payı kurtulduğumuz için.
Ama o bazı kesimlerin ''Kocaman Umuduydu''
Ve O sonsuza kadarda öyle kalacak..
Böyle gitmemeliydi, sevmiyorsanda, haz etmiyorsanda .
Saygı duyman her zaman gerekiyor.
Sevmiyordum, istemiyordum, hoşlanmıyordum, haz etmiyordum.
Ama ''O Kocaman Umutların Sahibi'' olan adama saygım sonsuzdu.
Yolun acık olsun Aykut Hoca.
Kulaklarından hiç bir zaman ''Nasıl koydu ama Aykut KOCAMAN'' sözü eksilmesin...
Aykut Kocaman bize dik durmayı öğretti. Biz de onu yapacağız.
Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.
Tag :// Furkan Bak
13 Mayıs 2013 Pazartesi
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN
Dün oynanan derbiden sonra gencecik bir kardeşimiz olan Burak Yıldırım bıçaklanarak hayatını kaybetti. Tek suçu ise üzerinde bulunan Fenerbahçe forması ve gönül verdiği renklerin sarı-lacivert olmasıydı. Ne acı ama.. Kardeşimizin mekanı cennet olsun, Allah annesine, babasına ve tüm sevenlerine sabır versin.
Ülke olarak el attığımız her işin cılkını çıkarırız. Son olarak bir ''spor'' olan futbolda da bunu başardık, helal olsun emeği geçenlere. Basit bir maçtan sonra, sırf başka takımı tutuyor diye ve sırf tuttuğu takım galip geldi diye bir can dün gece bu dünyadan göçtü gitti. Kaç kişi başını iki elinin arasına alıp; ''Bunda benimde suçum var'' diyerek hayıflandı acaba?
Üzücü olan bu olayı ötekileştirmek, bir tarafa yıkmak istemiyorum açıkçası. Dediğim gibi, ülke olarak bizim ayıbımız bu. Bir spor olan futbolu bile beceremediğimizin kanıtı. Peki suçlular kim? Bir kişi mi? Elbette hayır. Özellikle son 2 senedir süre gelen gerginlik ve bu gerginlikten ekmek yiyenler. Yöneticiler, futbolcular, medya ve diğerleri. Dün olan bu olayda herkesin suçu var.
Fenerbahçe ile Galatasaray arasında hep bir gerginlik vardı. Bundan sonrada muhakkak olacaktır. Fakat hiçbir zaman son 2 yılda olduğu kadar tansiyonu yüksek maçlar oynanmadı. Taraftarı birbirine düşüren açıklamalar yapılmadı, başlıklar atılmadı. Mesela hiçbir programda; ''Kanlı mı olacak kansız mı?'' diye soru sorulmadı. Bunlar teoride basit şeyler olarak geçiştirilebilir, fakat taraftarın bundan etkileneceğini 3 yaşındaki çocuk bile bilir. Kaldı ki tecrübeli yöneticiler ve köşe yazarları bilmeyecek.. Hikaye.
Bu olaylar daha ne kadar sürer bilinmez. Herkesin sözde (!) ortak temennisi ise yeni Burak Yıldırım'ın hayatını kaybetmemesi.
Tag :// Emre Yalçin
ONUR KIRAN GALİBİYET
Dün oynanan ve sezonun son derbisi olan Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmasını ev sahibi Fenerbahçe güzel oyunla 2-1 kazanmasını bildi.
Maç öncesinde sakalığı bulunan Egemen'in yerine Bekir'in oynayacak olması, sakatlıktan yeni çıkan Meireles ve Emre'nin fizik olarak hazır olup olmadığı Fenerbahçe taraftarının aklındaki soru işaretleriydi. Fakat her şey o kadar muazzam işledi ki, sahadaki 11 oyuncu da kusursuz mücadele etti. Hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek lazım.
Herkese göre derbinin şifresi orta saha olacaktı. Nitekim öylede oldu. Fenerbahçe'nin orta saha üçlüsü, Mehmet Topal, Emre Belözoğlu ve Raul Meireles orta saha üstünlüğünü bir dakika bile Galatasaray'a kaptırmadı. Melo-Selçuk ikilisine yapılan baskı, oyuncuların ortaya koyduğu karakter Galatasaray'ı sahadan sildi. Galatasaray dakika 25'e kadar pozisyona giremedi. Hatta daha ileriye gidiyim, Fenerbahçe yarı sahasında bile görünemedi. Fakat dakika 25'de savunmanın bir anlık zaafı Drogba'nın topla buluşmasına neden olurken akabinde penaltı geldi ve Galatasaray Burak Yılmaz'ın golüyle 1-0 öne geçti. O dakikadan sonra oyundan düşmedi Fenerbahçe. Orta sahadaki ciddiyeti elinden bırakmayan ev sahibi ekip, 33. dakikada Webo'nun golüyle durumu 1-1'e getirdi. Hazırlanış bakımından derslik diyebileceğimiz bir gole imza attı. O dakikadan sonra tribünlerin desteğini de arkasına alan Fenerbahçe çok geçmeden Webo ile durumu 2-1'e getirdi. Bu sefer dakikalar 36'yı gösteriyordu. İlk yarıda bu skorla sona erdi.
İkinci yarıda da Fenerbahçe oyuna hükmeden taraf oldu. Oyuncuların istekli oyunu sahaya yansıdı. Girilen pozisyonlar gole dönüşmese de Galatasaray'a pozisyon vermeden maçı tamamladı Fenerbahçe. Bu maçta galibiyete çok ihtiyacı olan taraf zaten ev sahibi ekipti, nitekim istediklerini sezonun en iyi futbollarından birisini oynayarak aldılar.
Maça damgasını vuran oyunculara gelirsek 3-4 tane adam parantez açmamız gerekiyor. Birincisi Raul Meireles. Portekizli ligin ilk yarısındaki maçta gördüğü haksız kırmızı kartın verdiği hırsla adına yakışır mücadele sergiledi. İkinci isim Hasan Ali Kaldırım. Hamit-Eboue kanadını en iyi şekilde savunan Hasan, hücumda da sürekli aktif haldeydi. Bu takımın sol bekinin kendisi olduğunu gösterdi. Üçüncü isim Mehmet Topal. Fenerbahçe'de değeri geç anlaşılan adamlardan kendisi. Son dönemde gösterdiği üstün performans ile taraftarın sevgilisi olan Mehmet, dün son dakikalarda kaleye de geçerek gecenin yıldızları arasına girmeyi hak etti.
Maç özelinde konuşacak olursak; karşıda taraftarı tahrik etmek için gelmiş 11 tane oyuncu vardı. Eboue'nin alışık olduğumuz ucuz numaraları, Riera'nın yine rakibe yaptığı kasti müdahaleler, Drogba'nın kasti tekmeleri Cüneyt Çakır'ın gözünden kaçsa da futbol severlerin gözünden kaçmadı. Dakika 75'de oyuna giren Sabri ise oyuna giriş amacını çok geçmeden belli etti. Volkan'ı tahrik eden hareketleri, akabinde karışan saha ve çıkan 2 kırmızı kart.
Maç sonunda ise Galatasaraylı oyuncuların sahada yaptıkları kutlama bir hayli garipti. Yenilgiyi hazmedemeyen bir grup oyuncunun göstermesi gereken tepkiyi gösterdiler. Tribünleri tahrik etmek amacıyla yapılan bu kutlama tribünlerden beklediği reaksiyonu göremeyince sessizce dağıldı. Fenerbahçe taraftarı için pek bir anlam ifade etmeyen bu derbiyi çok ama çok anlamlandırdılar. Onlara da teşekkür ediyorum.
Derbiyiden çıkan 2 sonuç var: 1) Şampiyonluklar gelir geçer, el değiştirir. Fakat Kadıköy'ün kazananı değişmez. 2) Dünkü galibiyet gerçekten Galatasaraylı oyuncuların onularını kırdı, maç sonu yaptıkları hareket bunun göstergesi. Unutulan bazı şeyleri tekrar hatırlattığın ve kanıtladığın için teşekkürler Fenerbahçe..
Tag :// Emre Yalçin
12 Mayıs 2013 Pazar
Fenerbahçe cephesinde moraller adeta yerlerde. Kaçan şampiyonluk ve ardından elenilen Avrupa arenası takımdaki bayram havasını söndürdü. Hafta arasında da Eskişehirspor ile oynanan Türkiye Kupası maçında 120 dakikanın sonunda penaltılarla finale kalmıştı Fenerbahçe. Maçta Fenerbahçeli oyuncular 120 dakika mücadele etmişti ve aşırı yorulmuştular. Maçın uzatmalarında çok tartışılan ve hakemin ofsayt verilen Necati'nin pozisyonu belkide 3 kupa hedefinin sonuncu halkasını da yok edecekti. Ama yardımcı hakem Yobo'nun Necati'nin önünde olduğuna karar verip, ofsayt bayrağını kaldırmıştı.
Maç öncesi Fenerbahçe'nin ilk 11'ini kestirmek çok zor gözüküyor. 4-4-2 beklediğim Fenerbahçe'de; Kalede Volkan'ın olacağı kesin, onun dışında Gökhan, Yobo, Kuyt, Mehmet Topal ve Sow garanti oynayacak gözüyle baktığım isimler. Yobo'nun partneri büyük ihtimalle Egemen olacaktır ama son antremanı yarıda bırakması Bekir'i akıllara getiriyor. Olası bir Yobo-Bekir ikilisi Galatasaray adına adeta bulunmaz velinimet olur. Sol bek ise benim görüşüm Aykut Kocaman'ın Hasan Ali'den ziyade Reto Ziegler'e şans vereceği. Orta sahaya bakacak olursak Emre Belözoğlu'nun sakatlıktan çıkıp Eskişehir mücadelesinde forma şansı bulması, bu maçta da oynayacak durumda olduğunu gösteriyor. Mehmet-Emre ikilisi, benim kanaatim ortasaha ikilisini oluşturur, sakatlıktan tam anlamıyla kurtulmayan Meireles ise yedek soyunur. Kuyt ve Caner kanatlarda görev alır ve Sow-Webo ikilisi ileride gol arayan 2 isim olur. Fenerbahçe'de önemli olarak görülen tek isim Baroni.. Ama Emre-Mehmet-Salih-Meireles dörtlüsü kadroda olduğundan Baroni'nin eksikliği hissedilmez. Bir de sezonu kapatan Serdar Kesimal kadroda olmayacak bir diğer isim.
Galatasaray cephesi ise zafer sarhoşu. Geçtiğimiz hafta Sivas'ı 4-2 yenerek, 19. şampiyonluğunu bitime 2 hafta kala garantiledi. Devre arasında yaptığı önemli transferlerin kaymağını güzel bir şekilde yedi. Aslında birçok kesim Galatasaray'ın şampiyonluğunu bu kadar erken beklemiyordu ama Fenerbahçe'nin puan kayıpları, onların rahat bir şekilde şampiyon olmasına vesile oldu.
Fenerbahçe'nin ilk 11'i ne kadar belirsizse, Galatasaray'ın ki de o kadar belli bana göre. Galatasaray'ın Fenerbahçe karşısında sahaya sürmesini beklediğim ilk 11; Muslera - Eboue, Gökhan Zan, Semih Kaya, Riera - Melo, Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Amrabat - Drogba, Burak Yılmaz..
Galatasaray'da ki eksiklere bakacak olursak, kart cezalısı Umut Bulut kadroda yer alamayacak. Onun haricinde uzun süredir forma şansı bulamayan Çağlar bileğinde ki sakatlık yüzünden, Tomas Ujfalusi ise sakatlıktan daha tam olarak çıkamaması ve kondisyon eksiği bulunmasından dolayı kadroda olmayacak isimler. Sneijder'in ise oynayıp oynamayacağı henüz belli değil.
Ezeli rakipler arasındaki her derbi olaylı bitmeye yatkın bir de maçı yöneten isim Cüneyt Çakır ise. Yönettiği her maçta farkını ortaya koyan Cüneyt Çakır, maçın kaderini en çok belirleyecek kişi olacaktır. Son olarak Erzurum'da oynanan Süper Kupa mücadelesinde yaşananlar akıllara gelen ilk olay.
Fatih Terim'in maçı protokol tribününde seyretmesi bekleniyor bu da Fenerbahçe taraftarını kışkırtacak baş faktörlerden birisi. Maçın gidişatına göre saha içindeki oyun çok farklı hal alabilir. İki ekipte de hırçın ve olay yaratmaya çok müsait isimler var sonuç olarak. Olası bir mağlubiyet durumunda Fenerbahçe taraftarının yapacaklarını ise hiç kimse kestiremiyor.
Fenerbahçe'nin kendi evinde Galatasaray'a 14 senedir kaybetmemesi, Galatasaray'ın şampiyon olarak gelip bu makara konusu kırmak istemesi maçı zevkli bir hale getirebilir. Ancak gerek Galatasaray'ın rahat olacağı, gerekse Fenerbahçe'nin hedefsiz ve yorgun olacağından dolayı ben beklentileri karşılayacak bir derbi beklemiyorum. Olmasa da olur havasında olacak maç için düşüncem savunma zaaflarında gelebilecek goller olacaktır. Umarım seyir zevki yüksek olur ''Artık Derbi'' nin..
Tag :// Furkan Bak
5 Mayıs 2013 Pazar
Herkese merhaba. Bu yazımızda 2012-2013 NBA Playoff'unda ikinci tur eşleşmelerini inceleyeceğiz. Takımlardan bilgiler,tahminler,beklentiler... Bu yazıda sizlerle olacak. İsterseniz ilk başta ilk tur serilerinin sonuçlarını yazalım:
Doğu Konferansı
Miami Heat-Milwaakue Bucks (4-0)
Chicago Bulls-Brooklyn Nets (4-3)
İndiana Pacers-Atlanta Hawks (4-2)
New York Knicks-Boston Celtics (4-2)
Konferans Yarı Finali Eşleşmeler
Miami Heat-Chicago Bulls
New York Knicks-İndiana Pacers
Batı Konferansı
San Antonio Spurs-Los Angeles Lakers (4-0)
Golden State Warriors-Denver Nuggets (4-2)
Memphis Grizzlies-Los Angeles Clippers (4-2)
Oklahama City Thunder-Houston Rockets (4-2)
Konferans Yarı Finali Eşleşmeleri
Oklahama City Thunder-Memphis Grizzlies
San Antonio Spurs-Golden State Warriors
Şimdi de eşleşmeleri inceleyelim. Öncelikle Doğu Konferansı'ndan başlamak istiyorum..
MİAMİ HEAT - CHİCAGO BULLS
Aslında bu seri için yazılacak pekte bir şey yok diye düşünüyorum. Miami, bu sezon sadece Doğu'nun değil,geçen seneki gibi NBA şampiyonluğunun da en büyük favorisi.. Bucks maçlarında nasıl istekli olduklarını gördük. LeBron 4 maçta yaptığı 98 sayı,27 asist,31 ribaund ile adeta gövde gösterisi yaptı. Aslında bu istatistik onun için düşük bile. Tabikide aç bir takım görüntüsünde Heat. Heat'in Big Three'si yine yüzük istiyor. Bosh ve Allen bana göre harika performans sergiledi. Wade yine eski performansına uzak gibi. Yine her zamanki gibi Miami'nin tek sıkıntısı pota altı.. Birdman'la az da olsa o sorun çözülmüş gibi dursada Bulls'un Noah ve Boozer gibi etkili iki uzuna sahip olması Heat'i çok zorlayacaktır. Deng ve Nate Robinson için de konuşmak gerek. Deng Rose'un olmayışıyla takımdaki liderlik görevini üstlenen isim olmuştu normal sezonda. Playoff'ta ise bu sorumluluğu fazla almıyor üstüne gibi. Takım hücumda Boozer'la top kullanıyor. Deng'in son iki maçta oynamadığını da belirtmek lazım. Gelelim sergilediği performanslarla ''Mini Rose'' lakabını alan bizim değimimizle ''küçük enişte'' olan Nate Robinson'a.. Son dönemde yaptıklarıyla herkesi büyüledi belkide Nate. 129 sayılık katkısı var 7 maçta. Ama yinede belirtmek lazım küçük enişteye de fazla güvenmemek lazım. Her neyse bu seriyi kısaca toparlamak gerekirse Heat pota altını iyi savunursa en fazla 1 maç verir Bulls'a. Tahminim Heat 4-1 Bulls
İNDİANA PACERS - NEW YORK KNİCKS
Çok güzel bir eşleşme olacağı kesin. Bir yanda takımını 6 maçta attığı 175 sayıyla sırtlayan Carmelo,bir diğer yanda bu senenin en çok gelişme kaydeden oyuncusu olan Paul George.. Bu seride bir adım önde olan takım Knicks olarak gözüküyor. Ama bana kalırsa Pacers bu seriden galip olarak ayrılan taraf olacak gibi. New York'a baktığımızda pota altını Hibbert ve West'e karşı savunabilecekler mi tam kestiremiyorum. Knicks'in oyunuda hoşuma gitmiyor. Bazı maçlarda felaket saçma hücumlar edebiliyorlar. Tabii Melo'yu ve J.R.Smith'i de unutmamak lazım. Melo bana kalırsa kariyerinin en iyi performanslarını gösteriyor. Son maçlarda Carmelo-JR Smith ikilisinin süper hücum performansı gerçekten harika. Paul George-Carmelo eşleşmeside çok zevkli olacak gibi. George 1'e 1 adam savunmasında en iyi isim bence. Melo'da az önce bahsettiğim gibi en iyi performanslarını sergiliyor kariyerinde. Bu iki kilit oyuncunun eşleşmesi,maçıda seyir zevki açısından etkileyecektir. Pacers'ın sert savunmasıyla bu seriyi geçeceğini düşünüyorum. Bana göre tek eksikleri maç içinde bir anda maçtan kopabilmeleri. Bunun sıkıntısını çoğu maçta yaşadılar. Roy Hibbert,Paul George ve David West gibi yıldız savunmacıları bünyesinde bulunduran ve harika bir savunma kalitesine sahip olan bir Pacers,Melo'nun başrolünü üstlendiği Knicks'e karşı.. Tahminim seriyi 4-3 Pacers kazanır.
Şimdi de Batı Konferansı'nı inceleyelim.
OKLAHOMA CİTY THUNDER - MEMPHİS GRİZZLİES
Çoğu kişi Clippers'ın Memphis'i rahat eleyeceğini söylüyordu. Memphis bu söylenenlere 4-2'lik zaferle cevap verdi diyebiliriz. Önceki yazımda Clippers'ın final yapacağına dahi ihtimal vermediğimi yazmıştım. Öyle de oldu.Böylelikle Clippers'ın ne kadar overrated bir takım olduğu gözler önüne serildi. Her neyse biz geçelim yarı final eşleşmesine. Memphis'in en büyük avantajı iki tane harika uzuna sahip olmaları. Biri Randolph bir diğeri ise yılın savunmacısı ödülünü kazanan Marc Gasol. Bu iki uzun Perkins ve İbaka ikilisini ezer. Oklahoma'nın pota altındaki sıkıntısı hala devam ediyor. NBA'in en iyi savunmasına sahip takım bana göre Memphis. Dış savunmacılarda fena sayılmaz.Allen ve Conley ikilisi. Onların savunmadaki kararlılığı bu seri için çok önemli. Gasol ve Randolph'un dışında iyi de bir şutörleri olsa Memphis Westbrook'suz Thunder'ı eler derdim. Ancak öyle bir şutörleri yok. Zaten en büyük dezavantajları bu. Gelelim Thunder'a.. Westbrook olmadan nasıl bir performans sergileyecekleri meçhul. Reggie Jackson'la da bir yere kadar. Son maçlarda iyi performans sergilediği kesin ancak bu performansı devam eder mi bilemem. Kevin Martin'inde performansı Thunder için belirliyici faktörlerden. Durant'ten bahsetmiyorum çünkü biz ne yazsak o bize sahada cevap veriyor. Durant'i iyi savunursa Memphis bu turu geçer. Durant'i durduramazsa Thunder turu geçer. Tahminim bu seri için 4-3 Thunder kazanır.
SAN ANTONİO SPURS - GOLDEN STATE WARRİORS
Belkide Heat-Bulls eşleşmesinden sonra tahmini en basit seri. Spurs bana göre seyir zevki bakımından NBA'in en iyi takımı. Bir takım düşünün yıldızları yaşlandıkça takım daha üst seviyede performans göstersin. O takım Spurs işte.Spurs her açıdan GSW'ye karşı üstün. GSW Curry'nin eline bakacak bu seride. David Lee'nin sakatlığı geçmiş durumda şuanda. Yinede Duncan-Parker-Ginobili-Leonard dörtlüsü GSW'ye yeter. Müthiş bir uyum içinde oynuyorlar. Fazla söz etmeye gerek yok bu seri için. Parker ve Duncan önderliğinde yüzük kazanmak istiyorlarki sonuna kadarda hakettiklerini düşünüyorum. Tahminim Spurs 4-1 GSW şeklinde sonuçlanır.
Kısa bir şekilde toparlarsak Doğu'da finali Heat'le Pacers yapar düşüncesindeyim. Batı'da ise Spurs-Oklahoma finali olur gibi. Yarı finallerde sert maçlar bizi bekliyor. Seyir zevki en üst düzeyde olacak maçlar var. Özellikle Batı'da Thunder-Memphis, Doğu'da Knicks-Pacers serileri.. Şimdilik seriler hakkında düşüncelerim bu şekilde. Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle herkese bol NBA'li günler..
Onur Aker
2 Kasım 1952 Diyarbakır/Ergani doğumlu
Aziz yıldırım ilkokul ve lise yıllarını Düzce’de geçirmiştir daha sonra şimdiki
adıyla Ankara Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden inşaat mühendisi
olarak mezun olan Aziz Yıldırım iş dünyasının en zengin iş adamlarından
biridir. İnşaat,savunma,denizcilik,turizm,beton ve hayvancılığa kadar çok
çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren Aziz Yıldırım girdiği NATO ihaleleriyle
adından sıkça söz ettirir. Aziz Yıldırım’ın iş dünyasında bu kadar başarılı
olmasının en büyük nedenlerinden biri dayısı Faruk Yalçın’ın 1963 yılında
kurduğu Makyal İnşaat’ın NATO ihalelerini almasıyla başlıyor aslında. 10 yıl
dayısının yanında çalışan Aziz Yıldırım daha sonra Maktaş Makine adlı kendi
şirketiyle piyasada boy göstermeye başlamıştır. Maktaş Makine’nin %93 hissesini
elinde bulunduran Aziz Yıldırım’ın yine en büyük müşterisi NATO’dur. NATO’nun
savunma ihaleleriyle gücüne güç katmıştır. Maktaş Makine 1973 yılından bugüne
kadar çoğu NATO için olmak üzere toplam 650 Milyon Dolarlık iş üstlenmiştir.
1996 yılında savunma sektöründe tek kalemde 223 Milyon Dolarlık ihaleyi kazanan
Maktaş Makine aynı projenin 2.aşamasını da 177 Milyon Dolar’a kazanmıştır ( Bu
ihaleleri Siemens ortaklığıyla kazanmıştır ).
Gelelim Aziz Yıldırım’ın
Fenerbahçe hikayesine. Doğrusunu söylemek gerekirse Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe
kariyeri kitap olabilcek kadar hikayelerle dolu elimden geldiğince kısa yazmaya
çalışacağım.
İlk olarak 1990 yılında Fenerbahçe
yönetimine zamanın başkanı Metin Aşık’la giren Aziz Yıldırım ilk yıl
yöneticilik yaptığı Fenerbahçe’de 1991-1992 yılında futbol şube sorumlusu
olmuştur. Tarihler 15 Şubat 1998’i gösterdiğinde Fenerbahçe’nin ozaman ki
başkanı Ali Şen’dir ve kulup kötü bir dönemden geçmektedir. Yapılan başkanlık
seçiminde Aziz Yıldırım diğer başkan adayı Vefa Küçük’ü sadece 1 oyla geçerek
Fenerbahçe’nin yeni başkanı olmuştur. Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta
başkan Ali Şen seçimde Vefa Küçük’ü desteklemektedir ve nasıl olsa kazanır
düşüncesiyle oy kullanması gereken oğlunu tatilden döndürmeyerek Aziz
Yıldırım’a bir nevi yardım etmiştir. Sezon ortasında başkan seçilen Aziz
Yıldırım’lı Fenerbahçe o sezonu şampiyon Galatasaray’ın ardından 2.sırada
bitirmiştir. Bundan sonraki bölümde Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’de geçen 15
yılını tek tek inceleyeceğim.
1998-1999 Sezonu
Başkanlıktaki ilk yılında Fenerbahçe’yı
başarıdan başarıya götürmek isteyen Aziz Yıldırım bunun için teknik
direktörlüğe şuan Almanya milli takımını çalıştıran Joachim Löw’ü getirmiş ve
hareketli bir transfer dönemi geçirmiştir. Moldovan,Ogün Temizkanoğlu,Abdullah
Ercan,Dimas,Metin Diyadin ve Moshoeu’yu sezon başında Sergen Yalçın ve Murat
Yakın’ı ise devre arasında kadrosuna katmıştır. Kadrodan ayrılan en önemli oyuncu
ise PSG’ye transfer olan Jay-Jay Okocha olmuştur. O sezonu 3.bitiren Fenerbahçe
daha sonra Löw ile yollarını ayırmıştır. Uefa kupasında ise 1.turda Parma’ya
elenmiştir.
1999-2000 Sezonu
Başarısız geçen ilk sezonunun ardından Aziz
Yıldırım bu sefer teknik direktör olarak hepimizin yakından tanıdığı camianın
içinden gelen biri ‘’Şeytan’’ lakaplı Rıdvan Dilmen ile el sıkışmıştır.
Transfer döneminde Samuel Johnson,Yaw Preko,Oulare,Engin İpekoğlu ve Alpay
Özalan’ı kadrosuna katan Fenerbahçe tarihinin en büyük transfer gelirini elde
ettiği Elvir Baliç’i ise Real Madrid’e satmıştır.Ayrıca Murat Yakın,Sergen
Yalçın,Jes Högh,Erol Bulut gibi isimlerle de yollarını ayırmıştır. Ligde namağlup yoluna devam eden Fenerbahçe
için herşey yolunda giderken Uefa Kupası 1.turunda MTK Budapeşte’ye elenmesi Rıdvan
Dilmen’in Fenerbahçe kariyerinin çok kısa sürmesine neden olmuştur.Ayrıca bu
sezon yaşanan Pendik faciası ise ayrı bir hezimet olarak tarihteki yerini
almıştır. Daha sonra teknik direktörlüğe Zdenek Zeman’ı getiren Aziz Yıldırım
yine başarısız bir sezon geçirmiş ve ligi 3.sırada tamamlamıştır.
2000-2001 Sezonu
Efsane geri döndü sloganının çıktığı
sezondur. Ligde üst üste 4 Galatasaray şampiyonluğu gören Fenerbahçe’nin artık
bu duruma dur dediği sezonda teknik direktörlük koltuğunda Mustafa Denizli
oturmaktaydı. Transfer sezonunda Elvir Baliç’i geri getiren Fenerbahçe ayrıca
Recep Biler,Haim Revivo,Kennet Andersson,Milan Rapaic,Zoran Mirkovic,Nikola
Lazetic,Ali Güneş,Yusuf Şimşek gibi üst düzey oyuncuları kadrosuna katarak
şampiyonluk yarışının en büyük favorisi haline gelmişti. O sezonu
deplasmanlardaki çekingen futboluyla eleştiri alan Mustafa Denizli
yönetimindeki Fenerbahçe Kadıköy’de ise 17’de 17 yaparak şampiyon
tamamlamıştır. 29.haftadaki tarihi Gazientepspor maçı ise bu sezona damgasını
vurmuş maçlardan biriydi. Ligin son haftasında Samsunspor deplasmanında 1-0
geriye düşen Fenerbahçe daha sonra maçı 3-1 çevirerek şampiyonluğunu ilan
etmiştir. Mustafa Denizli ise Fenerbahçe’yi tarihinde şampiyon yapan ilk Türk teknik adam olarak hafızalara kazınmıştır.
Aynı Mustafa Denizli ligin 5.haftasında Beşiktaş deplasmanında yabancı oyuncu
sınırını ihlal ettiği için Fenerbahçe’nin hükmen mağlup sayılmasına neden
olmuştur.
2001-2002 Sezonu
Geçen yıl yaşadığı şampiyonlukla güven
kazanan Fenerbahçe yoluna yine Mustafa Denizli’yle başlamıştır ayrıca kadrosuna
Oktay Derelioğlu,Hakan Bayraktar,Ümit Özat,Ceyhun Eriş,Serhat Akın,Simao ve Ali
Akdeniz’i katan Fenerbahçe’de o sezon kadrodan ayrılan çok önemli bir oyuncu
olmamıştır. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Glasgow Rangers’ı geçen Fenerbahçe
gruplara kalmış ama gruplarda puan alamayarak Avrupa’ya veda etmiştir. Ligde
ise şampiyon Galatasaray’ın ardından 2. Olmuştur. Başarısız geçen sezonun devre
arasında Mustafa Denizli’yle yollarını ayıran Fenerbahçe göreve Werner Lorant’ı
getirmiştir.
2002-2003 Sezonu
Sezona Werner Lorant’la devam eden
Fenerbahçe kadrosuna kimsenin hayal bile edemeyeceği bir ismi katarak tüm
dikkatleri üzerine çekmiştir : Ariel Ortega , Arjantinli süperstar takıma
katıldığında tüm dünya Fenerbahçe’yi manşetlere taşımıştı. Kadroya ayrıca
Washington,Fatih Akyel,İsmail Güldüren,Tuncay Şanlı, Stevic,Volkan Demirel gibi
isimler de katılmıştır. Uche,Lazetic,Kemalettin,Andersson,Rapaic,Revivo gibi
isimlerle de yollar ayrılmıştı. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Feyenoord’a
elenen Fenerbahçe Uefa Kupası’nda AIK’i eleyip daha sonra Panathinaikos’a
elenerek Avrupa defterini çok erken kapatmıştır. Ligde tarihinin en kötü
sezonlarından birini geçiren Fenerbahçe o sezonu 6.sırada tamamladı. O sezonun
akıllarda kalan en çarpıcı olayı ise 6 Kasım 2002’de Kadıköy’de Galatasaray’ı
konuk eden Fenerbahçe rakibinin ağlarına tam 6 gol bırakmıştır.
2003-2004 Sezonu
Bir önceki sezon çok kötü bir grafik çizen
Fenerbahçe’de yeni sezona Alman teknik adam Christoph Daum’la başlamıştır. Lige
Kadıköy’de alınan 3-0’lık İstanbulspor mağlubiyetiyle başlayan Fenerbahçe’de
fatura yeni transfer Alman kaleci Robert Enke’ye kesilmiş, Enke Fenerbahçe
kariyerinde ilk ve son maçını oynamıştır. Kadroya Enke dışında Olcan
Adın,Selçuk Şahin, Servet Çetin,Mahmut Hanefi gibi genç Türk oyuncuların yanı sıra süper yıldız
Pierre Van Hooijdonk ve Fabio Luciano,Petkov,Aurelio,Tomas gibi isimler de
katılmıştır. Dünya Kupası’nda dikkatleri üzerine çeken Rüştü Barcelona’nın
yolunu tutmuş ayrıca Johnson,Ogün,Mustafa Doğan gibi isimlerle de yollar
ayrılmıştır. O sezon başarılı bir grafik çizen Fenerbahçe ligi şampiyon
tamamlamış ve 15.şampiyonlukla formasına 3.yıldızı takmıştır.Bu sezonun
akıllarda kalan en önemli 3 olayından 1.si Çaykur Rizespor maçında hakem Ali
Aydın’ın 2.sarı karttan atması gerektiği oyuncuyu atmayıp maçın tekrar
oynanması, 2.si devre arasında takıma katılan Marcio Nobre’nin şampiyonluğa çok
büyük katkı vermesi 3.sü ise devre arasına Fenerbahçe’nin 11 puan önünde giren
Beşiktaş’ın Samsunspor maçında 5 kırmızı kart görerek hükmen mağlup sayılması
ve sonrasında durdurulamayan çöküşüdür.
2004-2005 Sezonu
Yola yine Daum’la devam eden Fenerbahçe
transferde hepimizin çok sevdiği kaptanımız Alex De Souza’yı transfer ederek
yine büyük bir sükse yaratmıştır. Ayrıca Rüştü’yü geri alıp Önder Turacı,Serkan
Balcı,Murat Hacıoğlu gibi isimleri de kadroya katmıştır. Ligin devre arasında
ise bir başka dünya çapında oyuncu Nikolas Anelka’yı getiren Fenerbahçe yine
tüm dünya medyasının ilgisini çekmiştir. Ligi 80 puanla şampiyon tamamlayan
Fenerbahçe Şampiyonlar Liginde ise Sparta Prag,ManU ve Lyon’un bulunduğu grubu
3.sırada tamamlayarak Uefa Kupası’na katılmaya hak kazanmış sonrasında ise Real
Zaragoza’ya elenerek Avrupa defterini kapatmıştır.
2005-2006 Sezonu
Artık istikrar yakalayan Fenerbahçe
yoluna yine Daum’la devam etme kararı almış, Stephen Appiah ve Zafer Biryol’u
transfer etmiştir. Van Hooijdonk ve Serhat Akın’la ise yollar ayrılmıştır.
Şampiyonlar Liginde Milan,PSV ve Schalke’nin bulunduğu grupta 4 puan toplayarak
elenen Fenerbahçe için ligin en acı anı 14 Mayıs 2006 günü Denizli’de
yaşanmıştır. Şampiyonluk için sahaya çıkan Fenerbahçe Denizlispor ile 1-1
berabere kalarak şampiyonluğu ezeli rakibi Galatasaray’a kaptırmış ve büyük bir
hüsran yaşamıştır. Daha sonrasında 3 senelik birliktelik son bulmuş ve Daum’la
yollar ayrılmıştır.
2006-2007 Sezonu
Bu sezonun en büyük özelliği
Fenerbahçe’nin 100.yılını kutladığı sezon oluşudur ve taraftarların beklediği
mutlak şampiyonluktur. Sezona kimsenin aklından geçmeyen Arthur Zico’yla
başlayan Fenerbahçe’de ligde herşey yolunda gidiyordu, taraftarın beklentisi
artık Avrupa’da başarı görmekti Şampiyonlar Ligi ön elemesinde B36 Torshavn’ı
eleyen Fenerbahçe daha sonra ise yanlış transfer politikası yüzünden Dinamo
Kiev’e elenerek Şampiyonlar Ligini kapayıp yoluna Uefa Kupasından devam
etmiştir. Uefa ön elemesinde Randers’ı eleyip Newcatle,Celta Vigo,Palermo ve
Frankfurt’un olduğu grubu 3.sırada tamamlayarak bir üst tura yükselmiştir.
Sonraki turda AZ Alkmaar’a 2 maçta da yenilmemesine rağmen deplasman golü
kuralıyla elenen Fenerbahçe’de Avrupa defteri yine çok uzun sürmeden
kapanmıştır. Bu sezonda kadrosuna Lugano,Kezman,Edu,Deivid,Tümer Metin, Uğur
Boral gibi isimleri katmıştır. Ligi 70 puanla şampiyon tamamlayan Fenerbahçe’de
Alex De Souza attığı 29 golle şampiyonluğun mimarlarından biri olmuştur.
2007-2008 Sezonu
Zico yönetiminde yola devam kararı alan
Fenerbahçe’de kadroya Ali Bilgin,Colin Kazım,Wederson,Gökhan Gönül,İlhan Parlak
ve Mert Günok’un yanı sıra dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sol beklerinden biri
olan Real Madrid’in sembol isimlerinden Roberto Carlos katılmıştır. Tuncay
Şanlı olaylı bir şekilde Premier Lig’in yolunu tutmuştur. Fenerbahçe’li
taraftarların yıllarca hayalini kurduğu Avrupa’da başarı bu yıl kazanılmış
Fenerbahçe önce ön elemede Anderlecht’i geçmiş ardından İtalya şampiyonu Inter,
Hollanda şampiyonu PSV ve Rusya şampiyonu CSKA Moskova’nın bulunduğu gruptan
rekor puan alarak 11 puanla 2.sırada çıkmıştır. Daha sonra kuralar çekildiğinde
son 2 yılın Uefa şampiyonu Sevilla rakibimiz olmuştur. Bikinilerin iddialara
konulduğu turu geçmemize ihtimal dahi verilmediği maçlarda Fenerbahçe
İstanbul’da 3-2 kazanıp rövanşta maçın hemen başında 2-0 geriye düşmesine
rağmen mücadeleyi bırakmayıp maçı penaltılara götürdü ve Volkan Demirel’in yıldızlaşarak çeyrek finale
adını yazdırdı. Çeyrek finalde rakip dünya devi Chelsea İstanbul’da Deivid’in hala
hafızalardan çıkmayan golüyle 2-1 kazanan Fenerbahçe Stamford Bridge’de ise
çizgiyi bir türlü geçmeyen toplar yüzünden 2-0 yenilip elenmiştir. Bu sezon
ligde şampiyonluğu Galatasaray’a kaptıran Fenerbahçe bana göre çok büyük bir
yanlış yaparak tarihinin en başarılı Avrupa dönemini geçirmesini sağlayan
Zico’yla yola devam etmeme kararı almıştır.
2008-2009 Sezonu
2008 Avrupa Şampiyonası şampiyonu
İspanya’nın teknik direktörü Luis Aragones’le anlaşarak dikkatleri üzerine
çeken Fenerbahçe ayrıca 2007-2008 sezonu İspanya ligi gol kralı İspanyol forvet
Daniel Guiza’yı aldığında herkesin tek beklentisi ligi açık ara şampiyon
bitirmekti. Kadroya ayrıca Emre Belözoğlu,Burak Yılmaz, Josico gibi isimler de
katılmış Kezman,Appiah,Aurelio gibi isimlerle de yollar ayrılmıştı. Fenerbahçe
lige felaket bir başlangıç yapıp ilk 6 haftada 4 mağlubiyet almıştı ve belkide
yolun sonu daha ozaman belli olmuştu. Şampiyonlar Liginde önce MTK’yı
sonrasında Partizan’ı eleyen Fenerbahçe Porto,Arsenal ve Dinamo Kiev’in de
bulunduğu çok güçlü bir gruptan sadece 2 puan toplayarak elenmişti. Ligi 61
puanla 4.bitiren Fenerbahçe’de Aragones dönemi sadece 1 yıl sürdü.
2009-2010 Sezonu
Teknik direktörlük koltuğunu eski dost
Daum’a emanet eden Fenerbahçe kadrosuna Andre Santos,Mehmet Topuz,Cristian
Baroni,Özer Hurmacı,Fabio Bilica,Bekir İrtegün gibi isimleri katmıştı. Lig öncesi Beşiktaş’ı süper kupada 2-0
yenerek kupayla moralli başlayan Fenerbahçe Uefa Avrupa Ligi ön elemesinde önce
Honved’i daha sonra Sion’u geçip Twente,Steaua Bükreş ve Sheriff’li gruptan
rekor puanla 15 puan toplayarak lider çıkmıştı. Sonraki turda ise Fransa’nın
Lille takımına elenen Fenerbahçe Avrupa defterini yine erken kapıyordu. Bu
sezon bir dram daha yaşayan Fenerbahçe ligin son haftasında Trabzonspor’u daha
doğrusu kaleci Onur ve stoperler Egemen-Giray ikilisini geçemeyerek 1-1
berabere kalmış ve şampiyonluğu 2.kez son hafta bu sefer Bursaspor’a vermişti.
Daum’la yolları yine ayırmak zorunda kalıyordu Fenerbahçe.
2010-2011 Sezonu
Teknik direktörlük koltuğunda bu kez geçen
senenin sportif direktörü ve camianın en başarılı futbolcularından biri olan
Aykut Kocaman vardı. Kadrosuna Yobo,Niang,Dia,Stoch,Caner gibi isimleri katan
Fenerbahçe’de Deivid sezon öncesi yaşadığı şanssız sakatlık yüzünden ayrılmak
zorunda kalıyordu. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys’a elenen
Fenerbahçe daha sonra Uefa Avrupa Ligi Playoff turunda Paok’a elenerek Avrupa
macerası çok kısa sürmüştü, Aykut Kocaman dönemi sancılı başlamıştı Fenerbahçe
için. Ligin 2.yarısını 17 maçın 16’sını kazanarak kapatan Fenerbahçe averajla
18. Şampiyonluğunu kutluyordu. Daha sonrasında 3 Temmuz 2011’de patlak veren
şike soruşturmalarıyla Fenerbahçe tarihinin en kötü günlerini yaşıyordu. Bu
süreci uzun uzun yazıp anlatmaya gerek duymuyorum hepimiz için çok zor
dönemlerdi. Şampiyon Fenerbahçe TFF kararıyla Şampiyonlar Liginden men edilmiş
takımdan çok sayıda yıldız ayrılmak zorunda kalmıştır. Bizler o günkü
psikolojiyle kendimize alt liglerden kategori seçerken Fenerbahçe küme
düşürülmemiş ve olası çok daha zorlu bir süreci yaşamamıştır.
2011-2012 Sezonu
Geçen sene yaşananlar ligin marka değerini
zedelemiş tüm takımlar süreçten etkilenmişti. Tabi bu süreçten en çok yara alan
takım Fenerbahçe’ydi, başkan Aziz Yıldırım ve yöneticiler Metris Cezaevi’nde
tutukluydular ve söylentilere göre Fenerbahçe her an küme düşme tehlikesiyle
karşı karşıyaydı. Böyle durumların yaşandığı takımda psikolojiler bozulmuş
sinirler had safhaya çıkmıştı, Aykut Kocaman herzamanki sakin duruşunu koruyordu
ama 1 senede beyazlayan saçlarından herşey belli oluyordu. TFF yeni aldığı
kararla lig statüsünü değiştirmiş ve lig normalden yaklaşık 1.5 ay geç
başlatmıştı ayrıca yeni statüye göre lig bittiğinde takımların puanı 2’ye
bölünüp daha sonra Süper Final adı altında Playoff maçları oynanacaktı.
Fenerbahçe kadrosuna Serdar Kesimal,Orhan Şam,Sezer Öztürk ve tek maç dahi
oynayamayarak gitmek zorunda kalan Emenike’yi sezon başında, devre arasında ise
Moussa Sow’u katmıştı. Giden oyuncular ise çok daha önemliydi Niang,Andre
Santos,Lugano,Guiza gibi isimler artık kadroda yoktu. Fenerbahçe lige iyi
başlamış ve yaşadığı zorluklardan güç alarak mücadele ediyordu, futbolcuların
hırslarından yaşananları kendilerine yediremedikleri belli oluyordu.
Galatasaray ligi 9 puan farkla lider tamamlayıp playofflara Fenerbahçe’nin 5
puan önünde başlıyordu. Daha sonra puan farkı 1’e inmiş ve herşey Kadıköy’de
oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray maçına kalmıştı, Fenerbahçe’ye şampiyonluk
için mutlak galibiyet Galatasaray’a ise beraberlik bile yetiyordu. Maç 0-0 sona
ererken Galatasaray şampiyon oluyordu ve Fenerbahçe son maçta 3.kez
şampiyonluğu kaçırıyordu. Maçtan sonra yaşanan olaylardan dolayı Fenerbahçe
ağır cezalar aldı. Bu sezon Fenerbahçe yaklaşık 30 yıllık hasreti dindirip Türkiye
Kupası’nı kazanıyor ve Aykut Kocaman tarihe ismini birkez daha yazdırıyordu.
2012-2013 Sezonu
Başkan Aziz Yıldırım 1 yılını geçirdiği
Metris’ten çıkmış herkes heyecan içindeydi. Hepimizin beklentisi bize zor
günler yaşatan herkesten hesap sorması, takıma süper yıldızlar takviye edip
hesabı sahada da kesmekti. Ama öyle olmadı Aziz Yıldırım çıktığında suskundu
kendisiyle uğraşanlardan hesap sormak yerine kendi taraftarlarıyla hesaplaşmayı
tercih etti, hayatını Fenerbahçe’ye adamış insanlardan hesap sordu. Fenerbahçe
sezona yine Aykut Kocaman’la devam edip kadrosuna Milos Krasic,Egemen
Korkmaz,Mehmet Topal,Hasan Ali Kaldırım,Dirk Kuyt, Raul Meireles gibi çok
önemli isimlerin yanı sıra genç yıldız Salih Uçan’ı da katmıştı. Aykut
Kocaman’la sürekli ters düşen kaptan Alex De Souza ülkesine dönmüş ve 8 yıllık
Alex dönemi son bulmuştu. Sezon başında oynanan Süper Kupa maçında rakibi
Galatasaray’a 3-2 kaybeden Fenerbahçe sezona moralsiz başlıyordu. 1 sezonluk
aranın ardından tekrar Şampiyonlar Ligi’ne adım atan Fenerbahçe Vaslui’yi geçip
Spartak Moskova engeline göndermek zorunda kaldığı Emenike faktörüyle
takılıyordu. Yoluna Uefa Avrupa Ligi’nden devam eden Fenerbahçe Gladbach,Limassol
ve Marsilya’nın olduğu grubu 13 puanla lider tamamlıyor sonraki turda ise BATE
Borisov’la eşleşiyordu. Bate’yi eleyen Fenerbahçe’nin son 16’daki rakibi
Napoli’yi ezerek eleyen Plzen oluyordu. Plzen engelini de geçen Fenerbahçe
artık çeyrek finaldeydi ve rakip Lazio’ydu. Lazio engelini de geçen Fenerbahçe
tarihinde ilk kez Avrupa Kupalarında yarı final oynuyordu ve rakip güçlü
Benfica’ydı. Aslında kuralar çekilmeden önce herkes Benfica olmasın kim olursa
olsun düşüncesindeydi. Benfica’yı 2 topunun direkten döndüğü 1 penaltı
kaçırdığı maçta İstanbul’da 1-0 yenen Fenerbahçe rakibine Luz stadında 3-1
mağlup olarak eleniyordu. Hepimizin Amsterdam hayalleri de böylece suya
düşüyordu.
Şuan ligin bitmesine 3 hafta var ve %99 olasılıkla Galatasaray bu
hafta şampiyonluğunu ilan edecek.
Aziz Yıldırım toplam 15 senede 5
şampiyonluk, 6 kez lig ikinciliği, 1 kez Şampiyonlar Ligi çeyrek finali, 1 kez
Uefa Kupası yarı finali, 1 Türkiye Kupası,
2 kez Süper kupa şampiyonluğu yaşamıştır. Bu istatistiklerden daha çok
Aziz Yıldırım bu seneyle beraber tam 8 Galatasaray şampiyonluğu görmüş, onun döneminde
ilk kez Trabzonspor dışında bir Anadolu takımı şampiyon olmuştur. Rakamlara
uzaktan bakıldığında başarıymış gibi görünse de kendi 5 şampiyonluk yaşayıp
ezeli rakibine tam 8 kez şampiyonluk vermek başarısızlıktır.
Aslında bu kadar detaya girmek
istemiyordum yazımın ana amacı Aziz Yıldırım döneminde rakamsal olarak kazandıklarımız ve kaybettiklerimiz olacaktı
ama sonra herkesi geçmişe götürmek istedim. Şimdi gelelim Aziz Yıldırım
döneminde sadece transfere harcadığımız paralara.
1998-1999 Sezonu
Transfer gideri = 16.300.000 Euro
Transfer geliri = 11.500.000 Euro
Zarar = 4.800.000 Euro
1999-2000 Sezonu
Transfer Gideri = 5.500.000 Euro
Transfer Geliri = 24.000.000 Euro
Kar = 18.500.000 Euro ( Kar
Ettiğimiz Tek Sezon )
2000-2001 Sezonu
Transfer Gideri = 27.000.000 Euro
Transfer Geliri = 7.000.000 Euro
Zarar = 20.000.000 Euro
2001-2002 Sezonu
Transfer Gideri = 2.500.000 Euro
Transfer Geliri = Yok
Zarar = 2.500.000 Euro
2002-2003 Sezonu
Transfer Gideri = 13.500.000 Euro
Transfer Geliri = 5.000.000 Euro
Zarar = 8.500.000 Euro
2003-2004 Sezonu
Transfer Gideri = 7.500.000 Euro
Transfer Geliri = 700.000 Euro
Zarar = 6.800.000 Euro
2004-2005 Sezonu
Transfer Gideri = 20.000.000 Euro
Transfer Geliri = Yok
Zarar = 20.000.000 Euro
2005-2006 Sezonu
Transfer Gideri = 10.000.000 Euro
Transfer Geliri = Yok
Zarar = 10.000.000 Euro
2006-2007 Sezonu
Transfer Gideri =25.000.000 Euro
Transfer Geliri = 12.000.000 Euro
Zarar = 13.000.000 Euro
2007-2008 Sezonu
Transfer Gideri = 8.000.000 Euro
Transfer Geliri = Yok
Zarar = 8.000.000 Euro
2008-2009 Sezonu
Transfer Gideri = 21.000.000 Euro
Transfer Geliri = Yok
Zarar = 21.000.000 Euro
2009-2010 Sezonu
Transfer Gideri = 31.500.000 Euro
Transfer Geliri = 4.000.000 Euro
Zarar = 27.500.000 Euro
2010-2011 Sezonu
Transfer Gideri = 23.000.000 Euro
Transfer Geliri = Yok
Zarar = 23.000.000 Euro
2011-2012 Sezonu
Transfer Gideri = 36.000.000 Euro
Transfer Geliri = 28.000.000 Euro
Zarar = 8.000.000 Euro
2012-2013 Sezonu
Transfer Gideri = 34.000.000 Euro
Transfer Geliri = 4.000.000 Euro
Aziz Yıldırım’ın 15 yıllık başkanlık döneminde transfere harcanan toplam
miktar = 280.800.000 Euro
Aziz Yıldırım’ın 15 yıllık başkanlık döneminde transferden elde edilen
gelir = 96.200.000 Euro
Yani Aziz Yıldırım döneminde Fenerbahçe’nin sadece transferler için
kasasından çıkan toplam miktar = 184.600.000
Euro
Dikkat çeken diğer nokta ise Fenerbahçe bu
15 sene içersinde tam 6 yıl giden futbolculardan hiç para kazanamamış.
Peki Fenerbahçe yönetimi aradaki bu uçurum
farkı kapatmayı bunca yıl nasıl başarmıştır ? Tabiki de bizlerin cebinden.
Türkiye’nin en pahalı kombinesi bizde, en pahalı maç biletleri bizde , en
pahalı formalar bizde, en pahalı ürünler bizde. Kale arkası kombine fiyatları
gelecek sezon 900 liradan satışa çıkıyor, Fenerium’da bir montun fiyatı tam 270
TL, formalar 100 TL, Avrupa’da oynadığımız son 2 maçın kale arkası bilet fiyatı
100 TL.
Aziz Yıldırım’ın her fırsatta dile
getirdiği ‘’ Fenerbahçe Halkın Takımıdır’’ söylemini hatırlatıyorum bu
Fenerbahçe hangi halkın takımıdır ? Eğer kastettiği Bağdat Caddesi’nde ikamet
eden Fenerbahçeliler ise söyleminde haklıdır. 800 lira asgari ücret alan bir
babanın çocuğunu maça götürmesi mümkün müdür ? O çocuğa orjinal forma alması
mümkün müdür ? Aziz Yıldırım’ın forması orjinal değil diye yanından
uzaklaştırdığı çocuk bu fiyatlarla o formayı nasıl alsın ?
Yaptığı yanlışların yanında doğruları da
yok mu elbette var. Stadımızı büyüttü,tesislerimiz çok gelişti, topuk yaylasını
yaptırtıp kendi kamp sahamızı inşa etti, dünya çapında yıldızlar getirdi,
amatör branşlara çağ atlattı ve senelerce kupalara ambargo koydu ve daha
sayamayacağım çok büyük işlere imza attı. Aziz Yıldırım başarılı bir başkandır
ama artık Fenerbahçe’ye zarar veriyor bunun farkına varması lazım. Yargıtay
kararından önce kalkan olarak kullanıyor tek sevdamızı. Cas davasını neden geri
çektiğini hala açıklamadı kendisi o ülke menfaatleri neymiş bir öğrenemedik,
havuzdan çıkarcam Fenerbahçe’yi dedin yine sözünde durmadın, 4 sene üst üste
şampiyonluk dedin ilk senede daha olmadı, 2 tane projem var yer yerinden
oynayacak dedi hala ses seda yok, çıkınca herkes gününü görcek dedi tek
saldırdığı kesim Fenerbahçe taraftarı oldu vs vs böyle gider bu.
Ben Genç Fenerbahçeliler’in alt grubu olan
Üniversiteli Genç Fenerbahçeliler grubunun bir üyesiyim ve bütün abilerimle
kardeşlerimle gurur duyuyorum. Aziz Yıldırım hapis yatarken kendisine her
fırsatta saldıran Mehmet Baransu,Ahmet Çakar,Serhat Ulueren,Ziya Şengül,Erman
Toroğlu,Rasim Ozan Kütahyalı ve daha bir çok isimden kendisine atılan
iftiralardan hesap sormak yerine daha küçük gördüğü bizlere saldırmayı
seçmiştir. Küçük grup dediği oluşumun şuan Türkiye’nin 81 ilinde de faaliyet
gösterdiğini unutmasın. Fenerbahçe Anadolu’da deplasman yaşamıyorsa Genç
Fenerbahçeliler’in özverisi sayesinde yaşamıyor. Ayrıca GFB Europe oluşumu var
ki ben hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Tek bir örnek vermek gerekirse
Benfica maçı için Lizbon’a giden grup Salı günü yola çıkmış Cumartesi günü
evine dönebilmiştir. Tamı tamına 5 günlerini otobüste geçirdi bu adamlar neden
sadece Fenerbahçe’yi yalnız bırakmamak için. Lizbon’da biletleri olduğu halde
içeri alınmadılar tek suçları Genç Fenerbahçeliler grubuna bağlı olmalarıydı.
Otobüsle 5 gün yol kateden insanları biletleri olduğu halde içeri almamak
insafsızlıktır bunun grubu falan yok hangi grup olursa olsun bu yaptığı
insanlığa sığmaz. Pankartları içeri almadılar ‘’GFB kısmını yırtın alalım’’
demek nasıl bir başkanlık vizyonudur ? Madem küçük bir grubuz bizden neden bu
kadar korkuyorsun ? Tek amaçları Fenerbahçe olan ve bu amaç uğruna canlar dahi
veren gruba yaptıklarından utanmıyor musun ? ‘’Ben Fenerbahçe için 1 sene hapis
yattım, onlar napmış ?‘’ derken hiç mi yüzün kızarmadı ? Hiç mi aklına gelmedi
deplasman yollarında çektiğimiz çileler verdiğimiz canlar ? Özcan Tekir’in
Soner ve Murat’ın kemiklerini sızlatmaya ne hakkın vardı senin ?
Bize çektirdiğin çileleri yazmaya kalksam
roman yazarım kısa tutuyorum, son sözlerim ‘’ Bizim için Aziz olan tek şey
Fenerbahçe’dir ‘’
Toprağınız bol olsun Özcan abi, Necati
abi, Selçuk Ulutaş,Soner,Murat nur içinde yatın güzel insanlar ..
Tolga Telemeci
4 Mayıs 2013 Cumartesi
25 Haziran1983 tarihinde dünyaya gelen ''Cristian Mark Junio Nascimento Oliveira Baroni'' kısa ismiyle Cristian Baroni, kariyerine ülkesi olan Brezilya'da başladı. Futbolculuk kariyerine Paulista'da başlayan Cristian sırasıyla Paranaense, Flamengo ve Corinthians'da forma giydi.
2008-2009 sezonunun bitiminin hemen ardından Fenerbahçe, Brezilya'dan Andre Santos ile beraber Cristian Baroni'yi transfer etti. 5 yıllık sözleşme imzalanan her iki oyuncu da gelince büyük ses getirdi. Fenerbahçe'ye gelir gelmez sadece 12 gün sonra Süper Kupa maçında Beşiktaş'a karşı oynadı. Geldiği ilk sezon defansif ortasaha ve zaman zaman ortasahanın ortasında forma şansı bulan Cristian, lig, Türkiye kupası ve Avrupa maçları olmak üzere toplam 38 maçta görev aldı. 38 maçın 34'ün de ilk 11 olarak başladı ve bu maçlarda toplam 3 gol attı. Kendisinden çok şey beklenmesine rağmen ilk sezonun da vasat performans sergileyen Cristian bir sonra ki sezonda 35 maçta forma şansı buldu ve skora doğrudan etki sağlayamadı .2011-2012 sezonunda kendini toparlayan Cristian daha çok ortasahanın ortasında görev almaya başladı. Etkili performans ortaya koyarak çıktığı 43 maçta 10 gol atıp takıma olumlu şeyler vermeye başladı.
Ne olduysa bu sezon başı oldu çünkü Cristian aklına Fenerbahçe'den ayrılmayı koymuştu. Geçtiğimiz sezon devre arasında olay yaratan bir klip çekerek Fenerbahçe'den gitmeyi adeta beynine kazımıştı. Corinthianslı futbol severlere seslenen Cristian, ''Volta Cristian'' yani ''Geri Dön Cristian'' adı altında bir klip çekerek bunu Corinthians'a gönderdi. Bu da o video;
Videoda; "Şu anda Türkiye'deyim, fakat Corinthians'a geri dönmek istiyorum. Herkes benim Corinthianslı olduğumu biliyor. Ve işte şimdi sizin desteğinizi istiyor, tüm Corinthians'ı yardıma çağırıyorum. Bu sizin ellerinizde. Geri dönmek istiyorum." dedi. Buna rağmen Fenerbahçe yönetime Cristian'a şans vererek, takımdan yollamadı.
Bu olayın ardından performansında düşüş meydana gelen Cristian herkes tarafında olumsuz eleştirilerin hedefi olmaya başladı. Bunun yanında maçlarda sahada koşmaktan çok yürümesi tüm Fenerbahçeli taraftarların sinirlerini hoplattı. Bir çok maçta top alıp oyunu yönlendirmesi gerekirken top almaktan kaçtı. Fenerbahçe hücuma çıkarken daha çok ortasaha yayının gerisinde top beklemek yerine ortasaha çizgisine yakın olup, oyunu yönlendirmek namına çabalamamaya başladı. Bu da gerek tribündeki ve gerekse ekran başındaki taraftarlar tarafından çokça eleştiri oklarının hedefi oldu.
Benim yazıya başlamadan önce kafam da olan asıl olayı HAKETMEDİĞİ MAAŞ'ıydı. Ama öncesinden de bahsetmek istedim. Futbolun en adaletsiz yanı futbolcuların kazancıdır bana göre ve bunun en başında her zaman Cristian Baroni'yi görürüm. Niye mi? Sebebi çok açık; onuruyla, şerefiyle, terinin son damlasıyla mücadele veren isimlerin yanında yürüyerek, etkisiz, alıngan bir biçimde oynayan, giydiği o formayı haketmeyen ve bunların yanında çekmiş olduğu video, taraftara yaranma çabaları...
Cristian Baroni'nin Fenerbahçe'den kazanmış olduğu paralara girmeyip, geride kalan 3 sezonu değerlendirmeye katmayacağım. Sadece bu sene kazandığı paranın üzerinde duracağım. 2012-2013 sezonunda yıllık garanti ücreti 1.8 milyon €, maç başı aldığı prim 10 bin € ( 400 bin € ile sınırlı ). Ayrıca ekstra kazandığı Yani bu sezon Cristian Baroni 2.2 milyon € ücreti garantiledi ve cebine koydu. Yani şuan ki döviz kuru ile 5 milyon 170 Bin Türk Lirası. Bunu ben Türkiye'de yaşayan bir insanın maaşıyla kıyaslamak istiyorum. Yakın çevremde maaşını bildiğim kişi babam olduğu için onun maaşı üzerinden işlemler yapacağım. Babamın yıllık kazancı yuvarlayarak 75 Bin TL (babam iş veren olduğundan maaşı yüksek). İş saatleri ise sabah 8:30 akşam 19:00, sadece pazar günleri tatil. Belirtmek istediğim nokta ise Cristian Baroni'nin 1 yıldığı aldığı maaşı normal şartlar altında çalışan birinin ömrü boyunca kazanamayacağı. Babamın ise çalışma hayatına 20 yaşında başladığını varsayarsak 90 yaşına geldiğin de Baroni'nin bu sezon kazandığı ücreti kazanacağını görüyoruz. Bir tarafta emek verilerek 70 yılda kazanılan para, diğer tarafta ise hakedilmeden 1 yılda kazanılan para...
Aslında belirtmek istediğim şey sadece Cristian açısından değil, tüm futbolcular açısından. Fakat Cristian üzerinden kurgulamamın sebebi, sadece göze batışı ve net olarak haketmeyişi. Daha yüksek ücret alan futbolcular da var ama hakediyorlar. Çünkü onlar terinin son damlasına kadar mücadele ediyor.
Hiç mi seveni yok bu adamın? Elbette var ve bunu sosyal paylaşım sitelerinde çokça görüyoruz ama bunun sebebi oyunu değil, saçları... Daha çok kızlar tarafından seviliyor.
Velhasıl kelam benim için Fenerbahçe'nin en kötü ismidir Cristian Baroni. Benim için Fenerbahçe'nin istenmeyen adamıdır. Onu da sebepleriyle yazmaya çalıştım. Git artık ''Cristian Mark Junio Nascimento Oliveira Baroni'' ...
https://twitter.com/BakFurkan
2008-2009 sezonunun bitiminin hemen ardından Fenerbahçe, Brezilya'dan Andre Santos ile beraber Cristian Baroni'yi transfer etti. 5 yıllık sözleşme imzalanan her iki oyuncu da gelince büyük ses getirdi. Fenerbahçe'ye gelir gelmez sadece 12 gün sonra Süper Kupa maçında Beşiktaş'a karşı oynadı. Geldiği ilk sezon defansif ortasaha ve zaman zaman ortasahanın ortasında forma şansı bulan Cristian, lig, Türkiye kupası ve Avrupa maçları olmak üzere toplam 38 maçta görev aldı. 38 maçın 34'ün de ilk 11 olarak başladı ve bu maçlarda toplam 3 gol attı. Kendisinden çok şey beklenmesine rağmen ilk sezonun da vasat performans sergileyen Cristian bir sonra ki sezonda 35 maçta forma şansı buldu ve skora doğrudan etki sağlayamadı .2011-2012 sezonunda kendini toparlayan Cristian daha çok ortasahanın ortasında görev almaya başladı. Etkili performans ortaya koyarak çıktığı 43 maçta 10 gol atıp takıma olumlu şeyler vermeye başladı.
Ne olduysa bu sezon başı oldu çünkü Cristian aklına Fenerbahçe'den ayrılmayı koymuştu. Geçtiğimiz sezon devre arasında olay yaratan bir klip çekerek Fenerbahçe'den gitmeyi adeta beynine kazımıştı. Corinthianslı futbol severlere seslenen Cristian, ''Volta Cristian'' yani ''Geri Dön Cristian'' adı altında bir klip çekerek bunu Corinthians'a gönderdi. Bu da o video;
Videoda; "Şu anda Türkiye'deyim, fakat Corinthians'a geri dönmek istiyorum. Herkes benim Corinthianslı olduğumu biliyor. Ve işte şimdi sizin desteğinizi istiyor, tüm Corinthians'ı yardıma çağırıyorum. Bu sizin ellerinizde. Geri dönmek istiyorum." dedi. Buna rağmen Fenerbahçe yönetime Cristian'a şans vererek, takımdan yollamadı.
Bu olayın ardından performansında düşüş meydana gelen Cristian herkes tarafında olumsuz eleştirilerin hedefi olmaya başladı. Bunun yanında maçlarda sahada koşmaktan çok yürümesi tüm Fenerbahçeli taraftarların sinirlerini hoplattı. Bir çok maçta top alıp oyunu yönlendirmesi gerekirken top almaktan kaçtı. Fenerbahçe hücuma çıkarken daha çok ortasaha yayının gerisinde top beklemek yerine ortasaha çizgisine yakın olup, oyunu yönlendirmek namına çabalamamaya başladı. Bu da gerek tribündeki ve gerekse ekran başındaki taraftarlar tarafından çokça eleştiri oklarının hedefi oldu.
Benim yazıya başlamadan önce kafam da olan asıl olayı HAKETMEDİĞİ MAAŞ'ıydı. Ama öncesinden de bahsetmek istedim. Futbolun en adaletsiz yanı futbolcuların kazancıdır bana göre ve bunun en başında her zaman Cristian Baroni'yi görürüm. Niye mi? Sebebi çok açık; onuruyla, şerefiyle, terinin son damlasıyla mücadele veren isimlerin yanında yürüyerek, etkisiz, alıngan bir biçimde oynayan, giydiği o formayı haketmeyen ve bunların yanında çekmiş olduğu video, taraftara yaranma çabaları...
Cristian Baroni'nin Fenerbahçe'den kazanmış olduğu paralara girmeyip, geride kalan 3 sezonu değerlendirmeye katmayacağım. Sadece bu sene kazandığı paranın üzerinde duracağım. 2012-2013 sezonunda yıllık garanti ücreti 1.8 milyon €, maç başı aldığı prim 10 bin € ( 400 bin € ile sınırlı ). Ayrıca ekstra kazandığı Yani bu sezon Cristian Baroni 2.2 milyon € ücreti garantiledi ve cebine koydu. Yani şuan ki döviz kuru ile 5 milyon 170 Bin Türk Lirası. Bunu ben Türkiye'de yaşayan bir insanın maaşıyla kıyaslamak istiyorum. Yakın çevremde maaşını bildiğim kişi babam olduğu için onun maaşı üzerinden işlemler yapacağım. Babamın yıllık kazancı yuvarlayarak 75 Bin TL (babam iş veren olduğundan maaşı yüksek). İş saatleri ise sabah 8:30 akşam 19:00, sadece pazar günleri tatil. Belirtmek istediğim nokta ise Cristian Baroni'nin 1 yıldığı aldığı maaşı normal şartlar altında çalışan birinin ömrü boyunca kazanamayacağı. Babamın ise çalışma hayatına 20 yaşında başladığını varsayarsak 90 yaşına geldiğin de Baroni'nin bu sezon kazandığı ücreti kazanacağını görüyoruz. Bir tarafta emek verilerek 70 yılda kazanılan para, diğer tarafta ise hakedilmeden 1 yılda kazanılan para...
Aslında belirtmek istediğim şey sadece Cristian açısından değil, tüm futbolcular açısından. Fakat Cristian üzerinden kurgulamamın sebebi, sadece göze batışı ve net olarak haketmeyişi. Daha yüksek ücret alan futbolcular da var ama hakediyorlar. Çünkü onlar terinin son damlasına kadar mücadele ediyor.
Hiç mi seveni yok bu adamın? Elbette var ve bunu sosyal paylaşım sitelerinde çokça görüyoruz ama bunun sebebi oyunu değil, saçları... Daha çok kızlar tarafından seviliyor.
Velhasıl kelam benim için Fenerbahçe'nin en kötü ismidir Cristian Baroni. Benim için Fenerbahçe'nin istenmeyen adamıdır. Onu da sebepleriyle yazmaya çalıştım. Git artık ''Cristian Mark Junio Nascimento Oliveira Baroni'' ...
https://twitter.com/BakFurkan
Tag :// Furkan Bak